Van – Erciş depremi olduğunda Erciş ' ilk ulaştığım kişi Cafer Uslubaş dostum olmuştu. Erciş ' in nabzını O 'nunla tuttum, diyebilirdim. Van ' a hareketimden önce kavilleşmiştik, Erciş 'te buluşmak üzere . Sabah 10.00da buluştuk İpekyol Hastanesinde. Van 'da yapmış olduğum, çocuklara yönelik Göz Taramasını Erciş 'te de yapmayı planlamıştım. Araç, gereç ve ilaçlar hazır; hemen yola koyuluyoruz...
100. Yıl Üniversitesini geride bırakarak, ilerliyoruz Erciş 'e doğru. Ağustos ayında kızım Esvan ile geçmiştik bu yollardan... Doğubeyazıtı da içine alan, günlük bir gezi yapmıştık. Yol boyu, Esvan fotoğraf çekmiş, yüreği Van Van atarken; bir kez daha hayran kalmıştı baba vatanına..
Hava güzel bugün, güneşli. Van ' a geldiğim günün kasveti yok havada. Van – Erciş arasında, doyumsuz kıvrımlar yapar Van Gölü... Derken bir kaç viraj sonrası Süphan Dağı, tüm haşmetiyle çıkıyor karşımıza.. Akpak Süphan Dağı... Bir sevinç kaplıyor içerimi..
Cafer 'im dur diyorum. Bir kaç fotoğraf çekiyorum.. Aklıma bir Erciş türküsü geliyor;
“ Karanfilem desteyem
Bülbülem kafesteyem
Gidin dostlara diyin
Ölmemişem xesteyem..”
" Caferciğim. bizim eller, ne savaşlar, yangınlar, seferberlikler gördü, bu yarayı da saracağız birlikte; sarmalıyız," diyorum.
Abi diyor Cafer, “ Bu göçenler geri döner mi, dersin; göçler adeta teşvik ediliyor. Burda kalanlar bahara çıkar mı, dersiniz ? Hastalıklar, yangınlar... Buralar zaten sahipsizdi, iyice sahipsiz kaldı... “
Tam o sırada Gedikbulak / Canik yol çatısına geliyoruz. Jandarma durduruyor arabamızı, kontrol yapılıyor. Yola devam ediyoruz. Cafer Bey geriliyor biraz...
Cafer Uslubaş, bilgili, birikimli bir insan, okuyan; araştıran, sorgulayan bir Erciş aydını. Aynı zamanda CHP Erciş İlçe Başkanı. Deprem olduğundan beri Erciş 'te … Yakınlarını yitirdi. Gözünün önünde yıkılıp giderken Erciş ; O, kendisi gibi yiğit insanlarla bu acıların azaltma gayretine girdi. Yardımları koordine etti, Belediyelerin gözü kulağı oldu.
Araç kullanırkan Cafer, bir taraftanda yaşanan olumsuzlukları, koordinasyon bozukluğunu, devletin yerine cemaat ve tarikatların ikame edildiğini, Kızılay 'ın bazı engellemelere rağmen çok iyi hizmet verdiğini anlatıyor... Bakırköy, Kartal, Maltepe, Ataşehir, Şişli, Kadıköy ve diğer İstanbul Belediyelerinin, İzmir Belediyelerinin katkılarından şükranla, minnetle söz ediyor. Azerbaycan kurtarma takımının yaptıkları unutulmaz, diyor. Sonra bir defter çıkarıyor; tüm yardımları araç plakaları dahil hepsini ayrıntılarıyla not etmiş... Bu arada çeşitli yardımlar gönderen insanlarımıza, çocuklarımıza dair türlü türlü hikayeler...
Duygulanıyoruz karşılıklı... İçimden şöyle bir duyguyu kabartıyorum: Dünya 'nın en güzel coğrafyasında, Dünya 'nın en güzel insanlarıyla birlikte yaşıyoruz... Devleti yönetenler, dönem dönem niçin bu halkın daha gerisinde kalmaktadırlar...
Memleket çok yağşi, lakin yönetenler çok aksi...
Van Merkez 'de, Valilik, Belediyeyi dıştalayarak hizmet vermeye çalışmakta olduğunu yeri gelmişken söylemeliyim. Başta Diyarbakır Büyükşehir ve Batman olmak üzere, BDP 'li Belediyeler yetişmiş Van Belediyesinin imdadına. Van merkezde eşgüdümsüzlük hemen göz çarpıyor. Valinin şahsında hükümet sınıfta kalmış durunda. Vanllılar devlete, hükmete, siyasal partilere güvenini tamamen yitirmiş durumdalar. Kayırmacılığın, ayrımcılığın yapıldığını örneklerle anlatıyorlar...
Ömer abi diyor Cafer ; “ Tam yirmi gün banyo yapamadım. Üç gün önce Patnos 'a giderek, banyo yapabildim. Ama bu destekler ve yardımlar beni son derece canlı, dinamik tuttu. Bu iylikleri asla unutmayacağız.” Sessizlik oluyor bir an. Duygulanıyoruz. Kulağımda bir türkü çınlanıyor, Rametli Atakan Çelik 'in hayali düşüyor içerime :
“ Giderem Van 'a doğriDerken, Muradiye / Karahan yol kavşağındayız; yine kimlik kontrolu...
Kadir bilene doğri...”
Cafer diyor ki “ Abi şu an Doğu, Güneydoğu ve Güneyin bütün hırsızları bu bölgedeler. Hırsızlık tavan yapmış durımda. Bu yeğenler de biz denetliyorlar... Cumhurbaşkanı geldi Erciş 'e, Çadırkent sakinlerinin bir kısmını dışarı çıkardılar; bindirilmiş / öğretilmiş yandaşlarla Cumhurbaşkanı 'nı karşıladılar...”
Ünseli 'den geçiyoruz şimdi. Yani Ernis 'ten, yani Yaşar KEMAL 'in köyünden...
Destancıların,dengbejlerin
Karşımızda, Erciş Nüfus : 77065 tabelası beliriyor. “ Abi sen bu rakama bakma, gerçek nüfus 100 binler üzerindeydi.. Ölümler, göçler; bitirdi Erciş 'mizi “
" Tüm acılara inat, Bizim Elleri yeniden kuracak, yeniden canlandıracağız. Devlet ' ten hakkımız olan her şeyi talep ederken Van 'lı ve Van Dostları ile el ele vereceğiz; işadamı, bilimadamı, bürokratı ve teknokratı bu uğurda gönülbirliği yapmalıyız Cafer 'im " diyorum.
Cafer Bey, acı bir gülümseme ile bakıyor yüzüme; “ Bu deprem için yurtdışı ve yurtiçi toplanan nakti yardımlar nerde ? Nereye, ne harcanmış ? Alalacele bu depremi gündemden düşürdüler. Toplanan o paraların İstanbul 'da Kentsel Dönüşüme harcanmakta olduğu kanısı, buralarda yaygın. Hem buralar niçin Afet Bölgesi ilan edilmiyor ? Karadeniz 'deki afet, afet de; burdaki deprem, afet değil midir ? Erciş 'ı sırf CHP istedi diye İl yapmıyorlar. Sözüm ona Van 'ı büyükşehir yapacaklar; yarın onu da iptal edecekler, bunlar “ diyor.
Van Depremi gündemden çıkarılmaya ve unuturulmaya mı çalışılıyor ?!
Ben yaralı / yaren, benden yaralı...
Ercişli Emrah çıka geliyor sanki. Ve yüreğimin tar 'ına vuruyor tezenesini :
“ Emrah 'ın sevdiği Selvi sen misenTarama yapacağımız iki çadırkent var. Toki Çadır Kenti ve karşısındaki Mevlana Evleri. Her iki çadır kentte toplam 96 çocuğumuzun gözlerini muayene ediyoruz. Çocuklar çicek gibidir. Çabuk solar, çabuk açarlar... Bu tür afetlerde en çok çocukları, daha sonra da kadınları korumak gerekir... Van ' daki taramadaki şartımızı burada da yineliyorum: Yaşama hep birlikte güleceğiz, hem de gözlerimizle... Tüm acılara inat...
Sağ elin sinemde gezdiren misen
Ağır salacamı kaldıran mısan
Namazım kılmaya yar sefa geldin.. “
Göz taraması bittikten sonra, vedalaşıp ayrılıyoruz. Çok mutluyuz. Caferciğim benden mutlu..
Erciş şehir merkezine yöneliyoruz. Cafer Bey adeta o kabusu yeniden yaşarcasına başlıyor tek tek anlatmaya. Yıkılan binaları ve enkazından çıkarılanları anlatıyor. O anlattıkça , anlatıyor; bense...
Erciş, güzelim Erciş bir ölüm tarlası gibi..
Ercişi 'in ardı bağlar
Hesretin meni dağlar
Her yandan yaralıyam
Her gören mana ağlar
Kızılay yönetim çadırına yöneliyoruz daha sonra. “ Abi seni Kızıay Başkanı Halil Aksüt Bey ile mutlaka tanıştırmalıyım. Verdiği hizmetler unutulmaz. Kartal Belediyesinin vermiş olduğu çadıra kurulan mutfakta günlük 64 bin kişiye kahvaltı ve yemek çıkarıyor Kızılay “ diyor...
Yönetim binası girişi BJK kolileriyle dolu. Bir Beşiktaşlı olarak biraz yürüyüşümün değiştiğini fark ediyorum.
Halil Bey ile kapıda karşılaşıyoruz. Çizmeleri çekmiş ayağına. Üstünde bir Beşiktaş monto. Adeta bir müdür gibi değil, sade bir emekçimizin gayretiyle koşuşturuyor... Tanışıyoruz. Beşiktaş kolileri önünde birlikte fotoğraf çektıriyoruz. Halil bey eski takımından vazgeçmiş ve kendisini Çarşı 'lı sayıyor. Bir kez daha kabarıyor kanatlarım, kartal olup uçasım geliyor doğrusu...
Ordan ayrılıyoruz, vedalaşarak, kuçaklaşarak...
Van Ellerinden toplam 650 cıvarında insan göç etmiş durumda. Burda kalanlar, kamu görevlileri, kamu yararına hizmet eden kuruluşların mensupları, gönüllü insanlarımız ve sosyoekonomik durumu iyi olmayan yurttaşlarımız... Ve bu çadırlarda, bir birindan acılı insan öyküleri. Olanaksız ve umarsız insanlar. Gelenek göreneklerin ezip ufaladığı acılı kadın hikayeleri... Soğuktan donanlar, çadırda yananlar... Yardım sırasında birbirini darp eden insan manzaraları... Yaklaşan kara kış, zemheri ve salgın hastalıklar tehdidi...
Van ve Erciş şehir merkezinde bulunan 50 binin çok çok üzerinde olan toplam binanın % 80 'i kullanılmaz durumda. Dolayısıyla Van ' da kalanlar / kalmak zorunda olanlar eşlerini ve çocuklarını Van dışına göndermiş durumdalar.
Dönüş yolundayız. Erciş ' ten çıktık Van 'a doğru. Yine bir Van türküsü düşüyor yadıma ;
“ İndim Erek 'in düzüne
Çorabı çektim dizime
Dizbe diz otururken
Hesret kaldım yar yüzüne... “
Van ' a varıyoruz. Kent artık ışıl ışıl değil. Kasvetli ve yaralı hali değiyor insanın ruhuna... Ve acısını teninde / benliğinde hissediyorsun,
Akköprü kabristanının yanından geçerek, Van 'a varıyoruz . Tüm büyüklerimiz orda yatmakta... Ve dilime / dîlıme, yazıp bestelediğim Şehri Van Ağıtı düşüyor :
Ano men geldim Van ' a / eyvağ, eyvağ.................
Üregim döndü külğana /
Yer vurdu toprak apardı /
Şehri Van döndü verana
Hevalım derdo hevalım
Bıkesim ne çu havarım
Welatımın veran buyi
Civanım, gul şehri Van 'ım...
05.12.2011 / Saat 23.45
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder