VAN GÜNLÜĞÜ : YÜREĞİM VAN MEVSİMİ
Dr. Ömer ÇAKMAKÇI
Tarih 2 aralık . Ankara Esenboğa 'dan 10 dk geçikme ile Van 'a hareket ettik. Gecikme Bakan bey ve zevat 'tan... Ama pilotumuz arayı kapatıyor ve tam 10.45 de Van Fetit Melen Hava Alanına iniyoruz.
Uçakta yanımda iki genç örğetmenle , uçuyoruz. Hasan İspekter, eylul ayında atanmış; Özalp Oymaklı Köyü öğrtetmeni. Orhan Kundakcı henüz atanmış, çiceği burnunda bir öğretmen, Çatak İlçesine.. Hasan öğretmen deneyimli, Van ' ı iyi tanıyor.
Meslekdaşı Orhan öğretmen 'e ; “ Van 'la ilgili anlatılan olumsuzlukları doğru olmadığını, yöresel güzellikle bir yana , insanının esnafının çok hürmetkar, olduğunu, yabancıyı çok sevdiğini, değer verdiğini " anlatıyor. " Van 'da herkes sana yardımcı olur; Vanlıların iki laflarından bir tanesinin 'başım, gözüm üste' olduğunu " söylüyor...
Böylesine içten anlatım karşısında ; Orhan öğrtemen, “ Siz Van 'lı mısınız “ diye soruyor.
Hasan öğretmen; “Hayır, ben aslen Kayseriliyim “ diyor.
Bunun üzerine ben Van' lı olduğumu söylüyorum. Biraz da gururla... TTB 'nin Gönüllü Hekimi olarak Van ' gitmekte olduğumu ifade ediyorum. Genç eğitim emekçileri kardeşlerimle çok hoş bir yolculuk yapmış oluyoruz. Bu arada zamanında uçağa gelmeyerek, insanları bekleten Sayın Bakana kızgınlığımda geçiyor, birden bire..
Dalıp gidiyorum bir an.... Gözlerimin önünde, Bahçevan Mahallesi, Mercimek Mahallesi ve Şerefiye Mahallesi' nde geçirdiğim çocukluk yıllarım geliyor. Top oynadığımız tarlalar, yazlık simemalar, hırsızlığa gittiğimiz meye bahçeleri, yüzdüğümüz Van Gölü, uşkuna gittiğimiz Erek Dağı.. Daha bir sürü anımın sökününe uğruyor belleğim..
Derken Van hava alanına iniş geçiyoruz... Van Gölü görünüyor uçağı penceresinden, simsiyah... İrkiliyorum birden. İnanın ki ben Van Gölünü hiç bu renkte görmemiştim... Hüzünbaz duygular sarıyor benliğimi...
Derken uçağımız iniyor ve karşıda bembeya Erek dağı. Adeta bana merhaba diyor; bir anda umut, seviç kaplıyor içerimi... Kendi kendime inadına umut, inadına yaşam...
Merhaba sevdamın ve hasretimin başkenti Van, diyorum kendi kendime..
İki kuzenim Mehmet 'le Veli 'i alıyorlar beni Havaalanından. Öncelikle Hacıbekir Mahallesi 'ne uğrayıp; ondan sonra İpekyol Hastanesine gidelim diyorum. Yol boyu ilginç bina görüntülerini fotoğraflamaya çalışıyorum. Bazı binaları bulammıyorum bile... Bayram Oteli misali.. .
Hacıbekir Caddesi, Cumhuriyet Caddesi, İskele Caddesi; mısır misali patlamış, eğilmiş/bükülmüş binalarla dolu. Fotoğraf çekerken, bir anda insanlar toplanıyor etrafımda .
Birisi “ Abi bu fotoğrafları çekiyorsunuz, gazetenizde çadırkentlerde mutlu çocuk görüntüleri veriyorsunu . Önceleri gerçek haberler veriyordunuz, sonra Van ' ı unuttunuz. Bizi gündemden düşürdünüz....” Daha bir araba dolusu laf.
Başka birisi, burası Hacı Bekir Mahallesi diye, biz çadır bile vermiyorlar; gıda yardımları yapmıyorlar. Gönderilen yardımları da dağıtmayıp yakıyorlar.
Giderek tepkiler ve kalabalık artınca, kuzenim iniyor arabadan; “ arkadaşlar Ömer bey gazeteci değil. Doktor. Bir hemşerimiz olarak, gönüllü hekim olarak Van 'a geldi...
Birisi atılıyor ; “ Yani Vanlıyığ, bir hallıyığ..” Acımsı bir gülümseme ile..
Ordan ayrılıp, şehir merkezine doğru ilerliyoruz.... İskeleti dokusundan fırlamış binalar, binalar, binalar... Hazreti Ömer Camisinin yıkılan minaresine ait parçalar, caminin avlusunda. Allahın evi de Allah 'a emanet . Demir çubuk değil sanki tel kullanmışlar inşaatta... Ordan, Van ' ın tuzu kuruların oturduğu Ali Paşa Mahallsine geçiyoruz . Aklıma o meşhur ağıt geliyor:
“ Ali Paşa giyer kürkü
Yarı sansar, yarı tilki
Ali Paşayı vurmuşlar
Veran olmuş Van 'ın mülkü.. “
Evet o güzelim Van viraneye dönüşmüş... İşin acısı binalardaki tahripatların en çok göze battığı mahallelerden birisi Ali Paşa Mahallesi.. Viran olmuş Ali Paşa Mahallesi.
İpekyol Devlet Hastenesi, eski bir SSK Hastanesi. Burada göz hekimine gereksinim olması nedeniyle, burada görev yapacağım. TTB ve SES birlikte oluşturduğu Sağlık Merkezi ' ne de katkı yapmaya çalışacağım. İpekyol Hastanesinde hekimler dönüşümlü çalışmakta. Normal acil servisin dışında bir de büyük boy bir çadırda da acil hizmeti sürdürülmeye çalışılmakta ve oldukça da yoğun bir biçimde. Burada özverili ve can siperane bir çalışma gözleniyor. Hastane yöneticilerinden izinde olmayanlar özellikle çadırda yatıp kalkıyorlar. Nitekim ilk gece çadır koğuş arkadaşlarımdan birisi de Hastane Müdürü Fevzi Türkmen idi...
Hastanede polklinik hizmeti verilebiliyor yanlızca. Hastalarımı bitirdikten sonra, Hem. Fatoş Aslan ile TTB ve SES sağlık çadırına geçtik.. Yoğun bir poliklinik çalışmasına tanık olduk. Hastayı muyene etmekle kalmıyorlar. İlaçlarını da anında veriyorlar. Burada tam bir takım çalışmasını yapılmakta olduğunu gözlemledim. Hekim dışı diğer sağlık emekçileri tam ritim ve uyum içinde çalışmaktalar. Belki bedensel yorgunluklar var; ama gözlerinde sonsuz bir insan sevgisi ve huzur..
Akşam yemeğimizi çadırda birlikte, Vanlı aşçımızın yapmış olduğu, patlıcanlı kavurma ve pilavla tamamladık. Elbette çayımız eksik değil.
Geceyi 3 nolu çadırda; gönül birliği, görev birliği yaptığımız arkadaşlarla uyku birliği yaptık... Horlayan var mıydı ? Olsun can kurban, klasik müzik gibi geldi...
Van 'da sabahlar erken olur... Bu gün Saat 5.30 da uyandım. Uykumu almıştım.. Gecenin karı Erek dağını iyice bembeyaz yapmıştı. Bir gelin edası mı desem, beyaz gömlekli bir hekim sevecenliğiyle mi desem ?
Sanki yanı başmda, bana Günaydın / Rojbaş diyordu Erek Dağı...
Van Gölüne uzaktan el sallıyorum; bağrı yaralı, sinesi faylar yuvası Van Gölü 'ne...
SAHİPSİZ VAN GÖLÜ ' ne ... Neyse şimdilik bu kadar, haydı görüşmek üzere..
03.12.2011 / Saat 6.30
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder